Ah, evlilik… Bir zamanlar aşkın, yuvanın ve hayat boyu sürecek ortaklığın simgesiydi. Pamuk prensesler, yakışıklı prensler… Ama gelin görün ki, günümüz modern evliliği erkekler için adeta bir aşk masalı olmaktan çıkıp, kabusa dönüşen bir “kaybettiren anlaşma”ya evrilmiş durumda. Bu perspektif, toplumun temel taşlarından birini sorgularken, erkeklerin evlilik içinde yaşadığı sessiz hayal kırıklıklarına tercüman olmayı amaçlıyor. Eğer evliyseniz ya da evlenmeyi düşünüyorsanız, kemerlerinizi bağlayın; çünkü bu analizdeki iddialar, modern evlilik hakkındaki düşüncelerinizi kökünden sarsabilir.
“Çalışma Makinesi” | Modern Evlilikte Erkeğin Yeni Rolü

Hayal edin: 35 yaşındasınız, sekiz yıldır evlisiniz. 12 saatlik yorucu bir iş gününün ardından arabanızda evin önünde oturuyor ve kendi evinize girmek istemiyorsunuz. Neden mi? Çünkü aylardır eşiniz size dokunmamış, çocuklarınız varlığınızdan habersiz gibi davranıyor ve her konuşma bir kavgayla sonuçlanıyor. Bu tablo size tanıdık geldiyse, yalnız değilsiniz. Toplumsal cinsiyet rollerinin değişimiyle birlikte modern evlilik, erkekleri adeta birer “çalışma makinesi”ne dönüştürüyor. Sabahın köründe uyanıp saatlerce çalışıyor, eve yorgun argın döndüğünüzde ise sizden hemen “ev içi yardımcı moduna” geçmeniz bekleniyor. Temizlik, yemek, çamaşır, ödev yardımı, tamirat… Liste uzayıp gidiyor.
Adil Olmayan Bir Anlaşma mı?
Bu bakış açısına göre, eski evliliklerde erkekler kaynak sağlayan ve koruyan, kadınlar ise ev içi destek ve şefkat sunan roller üstlenirken, modern evlilikte kadının geleneksel rolü “ortadan kalkmış”, erkeğin rolü ise “iki katına çıkmış” durumda. Artık hem ana ekmek kazanan sizsiniz hem de evin ortak temizlikçisi, ortak ebeveyni ve duygusal destek sistemi. Bu sırada eşiniz kendi kariyerini ve ilgi alanlarını özgürce takip ederken, size destek verme zorunluluğu hissetmiyor. İşte bu yüzden birçok evli erkek kendini yorgun, değersiz ve kırgın hissediyor. Bu durum, onların kötü erkekler olmasından değil, sadece temelde adil olmayan bir düzene “kandırılmış” olmalarından kaynaklanıyor.
Saygının Yok Oluşu | Erkek Otoritesi ve Zihinsel Sağlık

Erkekler için saygı, adeta oksijen gibidir; bir tercih değil, erkek psikolojisine işlenmiş temel bir ihtiyaçtır. Bir erkek saygı görmediğini hissederse, duygusal, zihinsel ve hatta fiziksel olarak çöküşe geçer. Kariyerdeki başarı, para ve statü arayışı, aslında temelde bu saygı arayışının birer uzantısıdır. Ancak işin acı ironisi şu: Erkeğe en çok saygı kazandırması gereken kurum olan evlilik, artık ona en az saygının gösterildiği yer haline geldi. Günümüz evliliklerinde erkeğin fikirleri önemsenmiyor, kararları sürekli sorgulanıyor ve otoritesi her fırsatta zayıflatılıyor. Bu durum, erkeğin zihinsel sağlığını çökerten bir paradoks yaratıyor: Ailenin maddi güvenliğinden sorumlu tutuluyor ama maddi kararları almasına izin verilmiyor. Ailesini koruması bekleniyor ama kural koyması yasaklanıyor.
Medyanın Rolü ve Otoritenin Anlamı
Bu perspektife göre, modern toplum adeta bir “erkek otoritesini ortadan kaldırma projesi” yürütüyor. Medyada ve sinemada babalar genellikle beceriksiz, sakar aptallar olarak resmedilirken, anneler zeki ve her şeyi toparlayan kahramanlar olarak gösteriliyor. Mesaj net: Erkekler kendi evlerinde gerçek bir otoriteye sahip olamayacak kadar aptal ve bencildir. Ancak burada gözden kaçan bir nokta var: Otorite, baskı kurmak değil, sorumluluk almak demektir. Bir erkeğin otoritesini elinden aldığınızda, ailesinin refahı için sorumluluk alma yeteneğini de elinden almış oluyorsunuz. Bu durum, kendini çaresiz ve hayal kırıklığı içinde hisseden evli erkeklerin sayısını artırıyor.
Aşk Hayatında Kuraklık | “Cinselliksiz Evlilik” Gerçeği

Belki de modern evliliğin en sinsi ve en yıkıcı yönlerinden biri, giderek yaygınlaşan cinselliksiz evlilik gerçeğidir. İstatistikler dehşet verici: Evliliklerin %20 ila %40’ı neredeyse tamamen cinsellikten yoksun; yani çiftler yılda 10 kereden az birlikte oluyor. Düşünsenize, hayatınızı tek bir kadına adıyorsunuz, tüm diğer cinsel seçeneklerinizden vazgeçiyorsunuz ve sonra o kadın, sizi bu bağlılığı yapmaya motive eden şeyi, yani cinsel yakınlığı sizden çekip alıyor. Bu sadece fiziksel bir ihtiyaç değil; istenildiğini, beğenildiğini ve takdir edildiğini hissetmekle ilgili. Cinsel ilgi çekildiğinde erkeğin aldığı mesaj açıktır: “Artık çekici değilsin, istenmiyorsun ve uğraşmaya değmezsin.”
Cüzdanınızdaki Kara Delik | Boşanma ve Finansal Yıkım

Duygusal ve psikolojik maliyetlerin ötesinde, evlilik erkekler için muazzam finansal riskler taşıyor. Özellikle çekişmeli bir boşanma durumunda, erkekler genellikle evlilik süresince edinilen varlıkların %50’sini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Çoğu zaman ev eşe verilirken, erkeğin yüksek miktarda aylık nafaka, çocuk nafakası ödemesi ve emeklilik birikimlerini paylaşması beklenir. Bu finansal yıkım o kadar büyük olabilir ki, birçok erkek ekonomik olarak asla tam olarak toparlanamaz ve hayatlarının geri kalanını başarısız bir evliliğin bedelini ödeyerek geçirir. Aile mahkemeleri de, genellikle birincil velayeti annelere vererek, babaları çocuklarının hayatında adeta bir “hafta sonu ziyaretçisine” dönüştürebilir.
Akıllıca Bir Seçim mi | Bekar Kalmanın Avantajları

Tüm bu riskler ve olumsuzluklar göz önüne alındığında, şu soru akla geliyor: Ya akıllıca olan bekar kalmaksa? Bekarlığı seçen erkekler bir şeyleri kaçırmıyor; aksine mutluluklarını ve potansiyellerini en üst düzeye çıkaran akıllıca bir seçim yapıyor olabilirler. Zamanları ve enerjileri üzerinde tam kontrole sahip olurlar. Hedeflerini başkalarının müdahalesi olmadan takip edebilirler. Kendilerine ve geleceklerine yatırım yapacak finansal özgürlüğe kavuşurlar. Bu, ilişkilerden tamamen kaçınmak anlamına gelmez; sadece yasal bağların getirdiği kısıtlamalar ve riskler olmadan da anlamlı ilişkiler, iyi bir cinsel hayat ve duygusal tatmin yaşanabileceği anlamına gelir. Tarihteki en başarılı erkeklerin birçoğunun ya hiç evlenmemiş ya da hedeflerine ulaştıktan sonra geç evlenmiş olmaları da bu tezi destekler niteliktedir.
Burçlara Göre Baştan Çıkarma Sırları | Her Kadına Özel Yaklaşım
Modern Evlilik ve Erkekler Hakkında Sıkça Sorulanlar
Modern evlilik erkekler için neden “kaybettiren bir anlaşma” olarak tanımlanıyor?
Bu perspektife göre, modern evlilik erkekleri hem ana geçim kaynağı hem de ev işi, çocuk bakımı ve duygusal destek sağlayan bir “çalışma makinesi”ne dönüştürüyor. Karşılığında ise saygı, cinsel yakınlık ve kendi evlerinde otorite kaybı yaşıyorlar. Boşanma durumunda ise varlıklarının yarısını kaybetme, uzun yıllar nafaka ödeme ve çocuklarıyla kısıtlı görüşme gibi ciddi risklerle karşı karşıya kalıyorlar. Bu asimetrik beklentiler ve yüksek riskler nedeniyle, anlaşmanın erkekler için “kaybettiren” olduğu iddia ediliyor.
Erkeklerin saygıya ihtiyacı neden bu kadar önemli?
Erkekler için saygı adeta oksijen gibidir; bir tercih değil, erkek psikolojisine kazınmış temel bir gerçektir. Saygı görmeyen bir erkek, bir ilişkide veya ortamda var olamaz; duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak çöküşe geçer, motivasyonunu, enerjisini ve umudunu kaybeder. Bir erkeğin kendi evinde sürekli olarak eleştirilmesi, kararlarının sorgulanması ve fikirlerinin önemsenmemesi, onun zihinsel sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri olarak görülüyor.
“Cinselliksiz evlilik” ne anlama geliyor ve erkekleri nasıl etkiliyor?
Cinselliksiz evlilik, çiftlerin yılda 10 kereden az cinsel ilişkiye girdiği, yani neredeyse tamamen cinsellikten yoksun evlilikleri ifade eder. Bu durum, erkeklerin kendilerini çekici, istenen ve takdir edilen hissetme ihtiyaçlarını karşılamaz. Bu, sadece fiziksel bir yoksunluk değil, aynı zamanda erkek kimliğinin özüne dokunan derin bir reddedilme biçimidir. Ayrıca, erkeği, ihtiyaçlarının karşılanmadığı ama onları yasal olarak başka yerde karşılama hakkının da olmadığı bir çıkmaza sokar.
Boşanma durumunda erkekler hangi finansal risklerle karşı karşıya kalıyor?
Bir boşanma durumunda erkekler genellikle evlilik süresince edinilen varlıkların %50’sini kaybetme, evi eşlerine bırakma ve hem eş hem de çocuk için yüksek miktarda aylık nafaka ödeme gibi risklerle karşı karşıya kalır. Bu durum, kariyerlerine zarar verebilir, yaşam standartlarında ciddi düşüşlere yol açabilir ve ekonomik olarak toparlanmalarını yıllarca, hatta bazen imkansız hale getirebilir. Çocuklarını görme haklarının kısıtlanması da en büyük duygusal risklerden biridir.
Toplum, erkekleri evlilik konusunda nasıl bir tuzağa düşürüyor?
Toplum erkekleri hem evlilik yaptıklarında hem de yapmadıklarında cezalandıran bir ikilem yaratmıştır. Bir erkek evlenip başarısız olursa, “yeterince iyi bir koca olamamakla” suçlanır. Eğer evlenmemeyi seçerse, “bağlanma fobisi olan” veya “sorumluluktan kaçan” biri olarak damgalanır. Bu sürekli toplumsal baskı, birçok erkeği aslında kendileri için mantıklı olmayan veya istemedikleri evliliklere zorlayarak, olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Bir erkeğin evlilikte mutlu olması için neye ihtiyaç duyduğu söyleniyor?
Çözüm şaşırtıcı derecede basittir: Bir erkeğin evlilikte mutlu olması için temel saygı ve takdire ihtiyaç duyuyor. Bu, karar verirken fikrinin sorulması, çabaları için teşekkür edilmesi, toplum içinde ona saygılı hitap edilmesi, aileye olan katkılarının takdir edilmesi ve ona karşı fiziksel sevgi ve cinsel çekim gösterilmesi gibi basit ve temel insani nezaket kurallarıyla sağlanabilir.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Modern evlilik gerçekten de erkekler için kaybettiren bir anlaşma mı, yoksa bu sadece karamsar bir bakış açısı mı? Görüşlerinizi bizimle yorumlarda paylaşın!